Naat

Salkımbacak, kereste, öküz, 
Domino taşı, dinamo, 
Dinozor, 
Dîn, 
Do, ve re 
Her şeyin özü olan sessiz bir kul taşı
Takva sahibi olan binici atların şerefine yuvarlanan 
Boynuzları eğri duran pek bir müstakbel karnı burnundalar
Sözlerin lafıgüzaf kabul edildiği bir iç mekan  
Dilin nasıl bir kas gelişimini sonuçlandığına hayran kalınacak bir uzantı da 
Ve tabi ki düzlem de 
Sağım solum sobe
İnşaat ve naat ve istinat 
: Bu üç kelime nitelik bakımından birbirine benzer, nereden çıktığı bilinmez, bilinçten akmıştır evvela ki altı vardır bu üstü olan da bilincin, aynı zaman da mekan ve boyutta, düzlemde.. yeri gelirse uzayda, yeri gelirse mekatronikte, yeri tam anlamıyla gelmez ise ışık hızında bir ivme yakalamıştır bu kelimeler ve var olmak adına kaç yüz yıl önceden bu benliğe kopyalanmıştır gen aktivistleri tarafından kim bilir kişidir,
belli ki bu bir kısır döngüdür. 
belli ki ben iki ufak kelam edeceğimdir, naçizane.. ve ateşe vereceğimdir imparator neron gibi buraları eski romadan çıkmış gibi sayın senecanın ihtiyatsızca akıl hocalığını yürüttüğü ve pek belli ki başarısız olduğu çılgın neronun gibi, keyfime keder yakacağımdır buraları ki içimiz biraz da edebiyat ateşiyle harlansın artık.. o pek sönük edebiyat ateşi.. 
belli ki bir ikiden fazladır, belli ki bize yanlış öğretile de durulabilecek ‘şeyler’ söz konusudur. şey demişken şu meşhur “x” den söz ediyorum.. lakin iki de bir asal sayıdır. 
Unutulmaması gereken x’lerden biri de şudur ki, hatırlamamak mümkündür dediği gibi muzaffer tayyip uslu’nun
belli ki son vermek dediğimiz şeyin (x) söz konusu olamadığını anlamak için enerjinin korunumu yasalarını incelemek yeterli olabilirdir aslında ki çünkü, enerji asla kaybolmaz, sürekli olarak dönüşür.. termodinamik yasaları, entropiden bahseder ve entropi her x’in ifadesidir.. keyos ve düzen bunda öncül birlikteliği var eden temel unsurlardır..
Son vermek dediğin x’in, son olmadığını anladığın vakit, veya sadece anladığın vakit bir hastalık olmaktan gerçekten çıkarabilir dostoyev bu, çünkü her şeyi anlamak bir hastalıktır demiştir ünlü bir düşünür tarafından düşünmenin belli bir durumu..
Ancak ve ancak her şeyi anlamak zorunda değilizdir keza baker bundan bahsederdir. 
Ve yoruldum artık sunakta uzanmaktan, ya bir koç gelmelidir, ya da ben bir ishak değilim ve bu sunak tamamiyle bir uydurmaca, ben hayal görüyorum ve kaybolmuş gözlerin ışığında, dans ediyorum karanlık odaların içinde kırmızı renkli dalga boyutlarına istinaden banyo ediyorum anılarımla birlikte.. 
Kayıp olan bazı şeyler vardır bu dünya da mesela atlantis, belirli bir uranyum ve altın rezervi ve aklımın yüzde belirli bir kısmı çünkü üç noktalı hayatları yaşamak var bu ömür denilen üç vakitli zamansal, bahtı bozuk, ihtiyatsız doğru da 
Belli ki bu bir doğru, uzayda, bir boşluk olarak hareketin boyutsal timsalinde, tek boyutlu bir alafranga eğilim, tek boynuzlu bir at bu evet, bu bir doğru tabi 
Ancak ve ancak ve kat’a ve törpü divanından süregelmiş ikincil, on yedincil ve, veya sekiz yüz katrilyonuncul bir ufak ihtimalle insancıl bahaneleri objektif olarak yorumlayamazken henüz ne kadar madara olacağımızı tahayyül edemeyenlerden biri olarak ben, ancak ve ancak ve kat’a ve kışla kim bilir üç peynirlik aklımla daha nelere tahammül edeceğim 
Belli ki edemiyorum, her cüret kalkış, oluşa dair her bir uzantı çok bir yük olmakla birlikte sırtta, atlas var olsa birden bedenimde ve dünyayı sırtlamaya yeltense, omurgam parçalanır, bi’ o kadar ki kendinden emin adımlar ile bir keşfe doğru adım atarken faalinde iken henüz ayaklarım, sızlayan ve dikiş tutmaz emsalsiz, biz birîn deriz, yaralara acımasızca sevdalı iken, özler iken herhalinde faaliyet yürüten ayaklarım adım başı, açılır kapıları bir kamberli düş mevsimi gibi bardaktan boşalırcasına oluk oluk bocalanır, dökülür soluksuz yere doğru kıpkırmızı bir anka kuşu edasıyla çınlayan, derya bir okyanusa akan ılık ılık kara kül kırmızı bir nehir olarak, henüz pıhtılaşmaya yüz tutamamış alyuvar belleklerim.. 
Çok şerefli bir ömre sığmayan yegane inanç, kendini kaybetmek ise ya! 
Çok onurlu bir yaşama bahşedilememesi gereken yegane anıt, inanç duyulmaması ise ya! 
Bahşedilen duyguların kaçı açabilir kapılarını kayıtsızlığa, kaçı bu yakarıştan feyz olur ve rezonansını teyit etmek için yeltenir de frekansını, titreşimi memnuniyet çapalarına yönelik ayarlayabilirsiniz..
Yapabilir misiniz göz yaşlarınızı ellerinizle, bilmezdim bende şarkıların bu kadar maneviyatsızca durduğuna inanmayı seçenlerden kaçınmayı, kelimelerin ne denli yeri olduğunu ve görenin farkını, bu talihsiz tabloya denk gelmeden evvel bir an önce.. 
Katıla katıla yaşamak dedikleri şeyi anlamadım. 
Belli ki dahil olmak adına çaba göstermekten aciz ve ıkınıyor olabilir katılmak adına.. 
Çalışmak dedikleri şeyden gocunmadım, sistemin bir parçası değil, farklı bir parçası, dişlilerin en azından birini kırabilecek bir parçası olmak adına gövde gösterdim..
Belli ki pekala maharet gerektirecek türden bir yakarış imiş bu, sarf edilen sesin ulaştığı hız henüz daha evrende kaybolmuş değil ve benliğimden çıktığı vakit birilerinin onu duyabileceğini bildiğim kadar uzaktayım şimdi grinin elli tonundan