Doğup, büyüyüp, yaşayıp, ölmek… Her canlının yaşam döngüsüdür. Doğmak ve ölmek… Her bahar ağaçların dallarında yeşeren bir yaprak misali. Önce yeşerir, sonra çiçek açar, sonra da veda ederiz bizi yeşerten ağaca. Her insan gibi bende doğdum, büyüdüm ve yaşıyorum. Belki de yaşadığımı zannediyorum. 3. bir gözle baktığımda dünyaya, yaşamak nedir ki diyorum kendi kendime. Bir yaprağın bile koskoca dünya da büyük bir görevi varken, biz insanlar ne işe yarıyoruz? Kime ne fayda sağlıyoruz ki zarardan başka? diye düşünüp duruyorum.
Bakıyorum etrafıma, insanları dinliyorum, süzüyorum ve süzgeçten geçiriyorum. Sigarası bitmeden gelen otobüse saydıran adama bakıyorum, dünyayla bütün iletişimi kesmiş bir kadına, köpeğe şefkatle dokunan o çocuğa… Sosyal medya hesaplarından günlük güneşlik yapılan hiç kusuru olmayan o paylaşımlara, dertsiz tasasız görünmeye çalışan o içine kapanık insanlara bakıyorum.
Peki, ben kimdim? O insanları inceleyen, incelemekten zevk duyan, sürekli bir anlam karmaşası içinde kendini kaybetmiş Ben’e ne derlerdi? Kimsenin hayatında büyük bir yer edinemeyen, belki de insanlara iyi ya da kötü ders vermek için hayatlarına girip hemen çıkan bir öğretici. Belki de hiçbir kalıcılığı olmayan şu dünyanın en kök salamayan misafiri miydim yoksa? Her insan koşulsuz olarak misafir gelmedi mi zaten bu dünyaya? Neden bu insanlar kalıcılığı oynamaya çalışıyor? Ama unuttukları bir şey var, ev sahibi misafire en fazla 3 gün dayanır…
Toplamda - 1 yorum
Çok anlamlı gerçek hayat hikayesi tebrik ederim güzel hayat bakış açısı yakalayıp kelimelere yansıması 💯 süper 👏👍