Sevginin eşleniğinden bahsetmek istiyorum. Yığınlar arası kombinasyonun
denkliğinden, yürek çarpıntılarının gürleyen meltemler karşısında şahlanışından. Asimanın
doğum sancılarının maviyle buluşan sabahlarında, birbirini arayan milyarlarca ruhun siyah,
beyaz gecelerde karşılaşma olasılıklarının gerçekleşme ümidinden.
Milyarlarca çığlığın, birbirini bulmak için avaz parçaladığı, debdebeli rüyaların
gerçekleşmesine yüklediğimiz asgari umutların, bir gün ete kemiğe bürünüp realiteye
kavuştuğu anlarda hayretler içinde itaat edeceğimiz sevgi otoritesine az anlam ifade edişimiz
toplumsal yürek soykırımının en kanlı örneğidir. Renklerini kaybeden, toplumsal
dışlanmışlığın köhne sokaklarında avare dolaşan yığın dolusu ruhun, çarpışmasına sebebiyet
verecek etkenler kimi zaman aşkın yanıltıcı histerisine sebebiyet verirken, kimi zaman en
güzel çarpılmalara gebe kalabiliyor. “Sevginin Eşleniği” demiştim, insanın eksik parçası uğruna
çölleri aştığı, dağları deldiği, çıldırtan, viraneye çeviren o akıl almaz aynı olma, tek bedende
yek olmak uğruna verilen çabanın sonucu “Sevginin Eşleniği”
Sevgi denen bu şey, şeylerin dünyasını devrim naraları atarak yırtan, kesici yürek
kıymığı, kırmızı şarkılar eşliğinde senfoniler düzenleyen kanatlı yalnızlıkların en samimi dostu
sevgi denen büyük olgu. Sonsuz derecede sevme hissinin bahşedildiği ruhların karşılaşma
ihtimali uğruna nefessiz kalan ruhların çığlığı, başka bir ruha nefes olurken, hudutların ihlal
edilmiş radikal manifestosu haline gelen en leylim suç işleme biçimini işleyen ruh mültecisi.
Peki, sevda yolunda ağyar olan iki yürek tek bedende yek olur mu? Dildar olup hep olur mu?
Olmaz demeyin! Olur, yeter ki ruhlar pazarında sırtlandığımız umut heybesini yüreklerden
indirmemek ve de yürek işçisi kimliğimizi sevda kokan topraklara serpiştirmeyene kadar bu
ağır yükün altında çürüyene kadar heybeyi sırtımızdan indirmemek…
Toplamda - 1 yorum
Ruhunun çırpınışlarını döktüğün şiirlerde.
Bizide mest ettin kraal