Ücretsiz Sevkiyat
Hızlı ve Ücretsiz Gönderin
Çevrimiçi destek
Nihai ve 7/24 Destek
3d Güvenli ödeme
Güvenli Çevrimiçi Ödeme
Hepsi Zamansızda
Güvenli alışveriş noktası
Hızlı ve güvenli ödeme
Hızlı ve Ücretsiz Gönderin
Nihai ve 7/24 Destek
Güvenli Çevrimiçi Ödeme
Hızlı ve güvenli ödeme
“Günlerden, günü bin yıl ömürlü bir Pazar günü akşamıydı. İn-cin herkes dışarıdaydı. Yok hükmünde serseri bir zaman diliminde Bilge Ay Dede ve Güneşin Çocukları, önüne gelen ile çarpıp, oradan oraya yok olan yıldızlar ile gökyüzü tarlalarında cirit atıyorlardı.
Günlerden saati bin gün ömürlü Pazar çarşısıydı. Yine herkes oradaydı, fakat hiçbir malın ve düşüncenin alıcısı yoktu, ölü fiyatındaydı özgürlük. Birden hüzün bulutlarına doğru yol alan yanık bir türkü yayıldı zamana.
Tek mülküm bedenim kaldı
Gel artık
Gel de al beni
Ey yazgı
Bin yıllar hükmündeki saniyeler hemen oracıkta dakikalara yaşlandı ve zaman dondu. Çok geçmedi, bir elinde asası, bir elinde kamçısıyla süzülüp geldi yaşlı büyücü. Oturdu hüzün yüklü bulutların üstüne, kamçılamaya başladı rüzgârı. Hüzün isyana dönüştü. Çözüldü zaman, suya dönüştü. İnce, uzun ve derindi tiz ve tez sesli yaşlı büyücünün kamçı sesleri.”
Yanında bir damla zaman harcadığım yaşlı teyze ile sanki ufuk çizgisinde aynı noktaya bakıp zaman pazarında farklı şeylerin pazarlığındaydık.
Dikkatimi çeken tek şey, önündeki eşarba iğne, iplik, tahtadan taraklar vs. serilmiş görüntüye aldırmadan, bulunduğu konum ve zamandan kopmuş bir şekilde gökyüzü derinliklerine uzunca bakan teyzenin durumuydu. Bir eli toprak ile temastaydı, sanki avuçladığı toprağı sıkı sıkı yakalayıp hapsetmişti. Modası geçmişti pazarladıklarının, soran eden de yoktu zaten. Yine de ve inadına hala zamana direnen teyze kadar umutla direnemedim ufuk çizgisinde kalmaya.
Pazarda boş boş dolanırken hem gökyüzündeki mavi dünyayı görüyordum hem de yeryüzündeki pazar tezgâhlarında sergilenmiş envaı çeşit yiyecek, içecek ve giyecekleri. Sanki ruhum ortadan ikiye bölünmüştü ve ruhumun duru olan yarısı beni terk etmişti. Çöplüğüme geri dönmüştüm. Hormonlu, hileli dünyaya!
Yaşlı teyze de eskiciler diyarına göçmüştü, ruhu bir bütün olarak gitmişti. Oradaydı, çömelmiş bir şekilde bulutların üstünde. Bir asaya bezeyen elinden yağmur yağıyordu, topraktan bir yağmur.
Yağmur yağıyordu mülksüzlerin yüzü hürmetine. Sanki gökten yağmur adına tek mülkü bedeni olan mülksüzler yağıyordu.
Bomboştu pazar, herkes birden kaybolmuştu. Ortalıkta ayağa kalkmaya mecali kalmamış yaşlı teyze kalmıştı, bir de ben…
Yaşlı teyze ile birbirimize bakarken bakışları sessizdi, insan hiçbir anlam elde edemiyordu. Pazarlığımız devam ediyordu. O kalkamıyordu, ben gitmek istemiyordum. Gidip elinden tuttum, elimi sıkıca tuttu ve ayağa kalkmaya çalıştı. Boşaltılmış yanı başımızdaki bir çadırı mesken edindik. Yaşlı teyze bir kere bile olsa tezgâhına dönüp bakmadı.
Bayram arifesiydi…
Bir damla zaman ne çok uzun sürmüştü. Herkesin mutlak türküsü olacak olan o hazan türkü zamansız gidişler dışında ne de çok yaşlıydı.