Görüntü açıklaması

Ücretsiz Sevkiyat

Hızlı ve Ücretsiz Gönderin

Görüntü açıklaması

Çevrimiçi destek

Nihai ve 7/24 Destek

Görüntü açıklaması

3d Güvenli ödeme

Güvenli Çevrimiçi Ödeme

Hepsi Zamansızda

Mağazaya git

Yazarlarımızdan Yasemin Seven Erangin’in Şükrü Erbaş İle Röportajı

Yasemin Seven Erangin
4 Ocak 2023
Image Description

Şiirleri ve denemeleriyle edebiyat dünyasında sarsılamaz bir yeri olan, edebiyatseverlerin çok iyi tanıdığı bir isimle söyleştik. Erbaş, Erbaş; ‘Yolculuk’ adlı şiir kitabıyla, 1987 Ceyhun Atıf Kansu şiir ödülüne, ‘Dicle Üstü Ay Bulanık’ adlı şiir kitabıyla 1996 Orhon Murat Arıburnu Şiir Ödülüne, ‘Üç Nokta Beş Harf’ adlı şiir kitabıyla 2002 Ahmet Arif şiir ödülüne, ‘Gölge Masalı’ adlı şiir kitabıyla 2005 Ömer Asım Aksoy şiir ödülüne, “Bağbozumu Şarkıları” kitabıyla 2012 Akdeniz Altın Portakal şiir ödülüne ve “Pervane” isimli kitabıyla 2016 Birinci Dağlarca Şiir Ödülü’ne layık görüldü. Erbaş, iki çocuk babası ve edebiyat dünyasından adından sıkça söz ettiren şairi olarak yaşamını derinlikle sürdürmektedir.

YASEMİN SEVEN: Devrin ve sonraki devirlerin sevilen ismi olmanın, genç yazarların soluksuz dinlediği ve okuduğu bir isim olmanın tarifi sizde nasıldır?

ŞÜKRÜ ERBAŞ: Söylediğiniz gibi bir şair miyim bilmiyorum. Şiirlerime yoğun bir ilgi olduğunu ben de birazcık görüyorum. Yeri geldikçe saygıyla kullanırım, Cahit Külebi’nin çok güzel bir sözü vardır: “Şiir benim için her zaman bir mahcubiyet duygusu olmuştur” der benim güzel ağabeyim. Neden bilmiyorum benim için de tam böyle bir duygu uyandırıyor sözünü ettiğiniz yoğun ilgiler. Bir başka şey de, akıl almaz bir sorumluluk duygusunun bütün hayatımın üstüne kapanmasıdır. Binlerce insanın sizin sözlerinizle, dizelerinizle hayatlarını düzenlemeye başladıklarını görmek gerçekten korkutucu. Küçücük bir hayal kırıklığı ile onların hayatlarını, şiire olan sevgilerini paramparça edecekmişim gibi bir duygu çok yoruyor. Daha başka bir dünya söz edebilirim. Sanırım bu kadarı yeter.  

Y.S: Şükrü Erbaş neler okur, yaşamsal rutinleri nelerdir, en fazla üzerine düşündüğü şeyleri nasıl tanımlar?

ERBAŞ: İnsanın yaşı ilerledikçe okumaların hızı kesiliyor biraz. Buna günlük telaşları, yazma çalışmalarını da ekleyince okumalar eski hızını kaybediyor. Yine de tabii ki okuyorum. Seçerek okuyorum. Şiir başta olmak üzere edebiyatın diğer türleri arasında soluk alıyorum ben de. Bazen çok eskiden okuduğum bazı kitapları yeniden okuma ihtiyacı doğuyor. Konuşmalar, şiir dinletileri dışında çok fazla bir “dışarı” hayatım olmuyor. Şu, üzerinde düşündüğüm şeylere gelince… ülkenin ve toplumun cehennem cenderesine dönmüş gerçekliği, adaletsiz bir toplum, ekonomik çöküntü içinde dağılmış hayatlar, kültürel ve siyasal çürüme, iliklerine dek yabancılaşmış, yalnızlaşmış insan kalabalıkları… ilk gençlik yıllarından bu yana değişmeyen, gittikçe ağırlaşan bir hayat… yıkıcı bir yazgı, bütün acısı ve öfkesiyle canımda halkalanıyor yıllardır.

Y.S: Ahmet Erhan bir şiirinde “Yaşadığın hayatı sünger gibi emeceksin” der. Bu zamanda ve ülkenin şartlarında yaşadığımız hayat oldukça iç karartıcı. Beslenmek için okumak, izlemek, bakmak, nefes almak, sinemaya, tiyatroya gitmek lazım ama durum ortada. Şükrü Erbaş bu hale nasıl bakıyor ve bize ne önerir?

ERBAŞ: Bu örgütlü kötülüğün, bu yıkıcı yalnızlığın, bu şiddet sarmalının, bu sığlığın karşısında yapılabilecek en onurlu iş, ne pahasına olursa olsun rüyasını korumak, rüya görmeyi sürdürmek, insana inanmak, emeğin ve insan onurunun geleceğini sonuna kadar savunmak olmalıdır. Benim başka tutunacak ve kendimi insan olarak duyumsayacak bir korunağım, gücüm, iyiliğim yok. Erich Fromm’dan ödünç alarak, bir tutum, bir etik değer olarak önerebileceğim tek şey, ölümü değil, sonuna kadar yaşamı savunmak olacaktır.

Y.S: Bir şiirinizde “Son insan da gezenimizden yok olursa şiir o zaman biter” diyorsunuz. Genç şairlerle ilgili değerlendirmelerinizi sorsak? Türkiye’de şiirden umutlu musunuz?

ERBAŞ: Tabii ki umutluyum. Fethi Naci’nin bir kitabının ismidir: İnsan Tükenmez. Biz bunu gerçek tükenmez, gelecek tükenmez, hayal tükenmez, arzu tükenmez, aşk tükenmez, acı tükenmez… diye çoğaltarak okuyabiliriz. Genç şiiri çok yakından izlediğimi iddia edemem. Sonra, benim gençlerim 30’larını, 40’larını sürüyor. Bir dönemde yüzlerce insan şiir yazar ama 3-5 isim dönemin şiirini üstlenir ve geleceğe taşır. Bu anlamda şiirine de kalbine de inandığım çok başarılı arkadaşlarım var. Bu kadarla susayım. Ben geleceğe zar atmayı ne becerebilirim ne de sevebilirim. 

Y.S: Şükrü Erbaş babalığı nasıl tanımlar, bütün bir topluma seslenen bir şairin çocukları ile ilişkisi nasıl?

ERBAŞ: Bir genel değerlendirme olarak, çok az olan birkaç istisnayı bir kenarda tutarsak, şunu söyleyerek başlamalıyım; baba çocuklarıyla ilişkilerinde bir engelleyicidir, korku ögesidir, dolayısıyla çok açıktan olmasa da bir şiddet uygulayıcıdır. Bu, toplumsal ve tarihsel bir gerçek ve bir genetik olarak çok uzun zamanlardan sürer gelir. Modern zamanlarda bunun kırılabileceği düşüncesi öne çıksa da bu kırılma yok derecesindedir. Baba, evin içinde tanrının ve devletin temsilcisidir bir anlamda. Ben de tam böyle bir baba figürünün ağır gölgesinde ve bir dünya dayak yiyerek büyüdüm. Bunu değiştirmek için elimden gelen her şeyi yaptım, yapmaya çalıştım. Kolay bir dönüşüm değil bu. Lise yıllarından itibaren, özellikle üniversite ve sonrasında çocuklarımla arkadaş olmaya çalıştım. Baba rolü, ne kadar kaldırıp atsanız da ruhunuza yapışmıştır. Ara ara geleneksel bir baba, ağzımın içinden başını uzatır ama sanırım artık hüküm süremez bende.

Y.S: Klasik bir soru ile teşekkür etmek isterim size, yayınevleri genç şairlere birçok sebepten az yer veriyor. Hem bununla ilgili hem de edebiyat anlamında genç şairlere neler söylersiniz?

ERBAŞ: İlk kitapların yayınlanması her zaman büyük sıkıntı olmuştur. Son ekonomik yıkımla birlikte bu iş, yazmayı da yayınlamayı da öldürecek bir noktaya gelmiştir. Bu durumun genel geçer bir çözümü yok ne yazık ki… benim, edebiyat yapan, yazan herkese söyleyeceğim en temel doğru şu olacaktır: iyi edebiyat yapın. İyi şiirler, romanlar, öyküler yazın. Sizin yapabileceğiniz tek şey budur. Yayın, okunma, değerinin bilinmesi bundan sonra gelecek bir sonuçtur. Yayını, dağıtımı, eleştirisi vb. bütün bir edebiyat hayatını çekip çeviremezsiniz ama kendi edebiyatınızı çekip çevirirsiniz

Önceki makale Yazarlarımızdan Rabia Çelik Çadırcı’nın, Müesser Yeniay’la Röportajı
Sonraki makale Pastörize

Yasemin Seven Erangin

Batman’da doğdu. İlkokulu ve liseyi Batman’da okudu. Erciyes Üniversitesi İletişim Fakültesi Sinema Televizyon bölümünü bitirdi. Medya sektöründe çeşitli kanallarda yönetmen olarak çalışmaya devam etmektedir. “Annemin Son Dört Günü” adlı öykü kitabını 2014 yılında, “Delikli Tencereler de İsyan Eder” öykü kitabını 2022 yılında Vizyoner yayınevinden çıkardı. Mahal Edebiyat ’ta bir buçuk yıl söyleşi, inceleme ve öyküleri yayınlandı. Çeşitli mercilerde yazmaya devam etmektedir.

BİR CEVAP BIRAK

Görüntü açıklaması

Güvenli alışveriş noktası

Hızlı ve güvenli ödeme