Görüntü açıklaması

Ücretsiz Sevkiyat

Hızlı ve Ücretsiz Gönderin

Görüntü açıklaması

Çevrimiçi destek

Nihai ve 7/24 Destek

Görüntü açıklaması

3d Güvenli ödeme

Güvenli Çevrimiçi Ödeme

Hepsi Zamansızda

Mağazaya git

Edebiyatta Röportajın Yeri Ve Metin Aydın’ın “Bu Bir Söyleşi Kitabıdır” Çalışması

Gani Türk
14 Kasım 2023
Image Description

Yazmak, çizmek, yontmak zamanla bir bedene dönüşecek bir çeşit zihin yolculuğudur. Bir bedene dönüşen eser bu yolculuğun meyvesidir. Sanatçının, eserin ve zamanda yolculuğun serüvenlerini, tutanaklarını da kâtipler kayda geçirir. Bu kayıtlarda başı çeken sanatçılarla yapılan söyleşilerdir. Söyleşiler ya birebir okurla olur ya da okurun adına kâtipler yapar. Metin Aydın, yazarlığı ve şairliği yanında söyleşi kâtipliği alanında onlarca yıllık emeği sayesinde çok önemli bir çalışmayı belgelendirmeyi başardı ve tam elli beş yazarın röportajından oluşan “Bu Bir Söyleşi Kitabıdır.” çalışması Red Yayınlarından çıktı.

Yazar, yazma serüveninde veya yolculuğunda kitap çıkarabilme olgunluğuna ve imkânına eriştikten sonra yaptığı söyleşilerle hem kendini tartma imkânını bulur hem de okura kendini tarttırma şansı verir. Bu arada söyleşi yapmak için illa eser sahibi olmak gerekmiyor.

Röportaj, yazarı ve eseri daha iyi anlamamız ve daha yakından tanıyabilmemiz için çok önemli bir araç ve aracıdır. Yazarla yapılan söyleşi eserden daha çıplaktır ve yazar dürüst olmak zorunda, yoksa verdiği cevaplar metne nazaran daha çok sırıtır, bu durumda yazarın kıvıracağı, sığınabileceği başka bir yer ve yorum yoktur. Yazar, eserinden, “Başkalarını yazdım, başka hikâyeleri yazdım, kurmaca yazdım vs.” gibi gerekçelerle kaçabilir fakat –yalan konuşmamak, samimi olmak- koşulu ile söyleşiden kaçamaz,  çünkü sağlıklı ve karşılıklı yapılan bir söyleşiden yazar vereceği cevaplardan soru ve sorgulamalar türetir, yani aslında söyleşi esnasında da edebiyat üretir ve muhatap bizzat kendisidir. Bu durumda yazar söyleşiden kaçarsa soru soran karşısında zayıf kalabilir ki böylesi bir durum hiç te yazarın hayrına olmaz.

Avcı okurlar yazarın eserle olan ilişkisini veya bağını yazarın vereceği cevaplardan hemen anlarlar. O yüzden yazarın gerçekte eseriyle ne kadar içli dışlı olduğu, ne kadar hâkim olduğu veya gerçekten eserin yaratıcısı olup olmadığı söyleşi ile apaçık ortaya çıkar. Söyleşi, yazarın veya sanatçının hem gerçek yüzünü hem de asıl potansiyelini ortaya çıkarabilecek en önemli ve en tehlikeli veridir. Söyleşiyi yapan yaptığı işe hâkimse yetkin olmayan yazarı darmadağın edebilecek bir tehlikedir.  

Söyleşi edebiyatının yazara başka bir katkısı da var; yazarın kendisini ölçebilmesini sağlar, kendine içerden bakmasına sebep olabilir. Yazarın ilk yazarlık dönemi ile vardığı son aşamasını karşılaştırabilme ve kat ettiği mesafeyi, edindiği tecrübeyi görmesini sağlar, yani yazarın verdiği röportajlar bir nevi yazar için yol gösterici eğitmenlerdir, çünkü yazar tanıtım soruları dışında ilgili konularla alakalı gelebilecek sorulara hazırlıklı değildir, o anki birikimi ne ise vereceği cevaplar, yapacağı yorumlar da o kadar olur. Söyleşi, aynı zamanda okur için de yazarı takip edip etmemesini sağlayacak potansiyel bir tecrübedir, çünkü yazarın yaptığı yorumlar gelecekte ne tür eserler yazabileceği veya yaratabileceği konusunda bize fikir verir. Hatta yazarın edebi potansiyeli ve geleceği ile ilgili de bizde fikir oluşur.

Yazar, verdiği röportajlarda sahici olmak zorunda yoksa verdiği cevaplar veya yaptığı yorumlar bir örümcek ağı gibi kendisine dolanır; yok öyle demek istemedim, yok yanlış anlaşıldım, yok onlar art niyetli insanlardır vs. gibi. Tabii ki iyi niyetli olmayan röportajcı da var, okur da var, hatta bu duruma yazar da dâhildir ama böylesi bir durum da röportaj ile ilgili olan hiç kimseyi ne aklar, ne de yok eder. İyi niyet derken samimiyetten bahsediyorum. Tabii bu yorumları özgür ve uygar bir ortamın varlığına göre yapmaya çalışıyorum, maalesef ki Aziz Nesinlik bir ortamda hiçbir bilimsel veya öngörüsel veri geçerli olmayabilir. İçi boş bir edebiyatın reklam, para ve çevre gücüyle nasıl da öne çıkarılıp binlerce okura yutturulabildiğini bilmeyenimiz yok herhalde. Bu durum okurun günahıdır…

Söyleşi özellikle yeni veya genç yazarlar için çok önemli bir şanstır da, kendini iyi ve güçlü ifade edebilen yazar, hayalindeki okura ulaşma şansını daha hızlı elde edebilir.

Metin Aydın’ın “Bu Bir Söyleşi Kitabıdır” çalışması çok kıymetlidir diye düşünüyorum, çünkü röportajı yayımlanmış yazarlar yıllar sonra unutmaz ve unutturmaz bir ayna edinebilirler. Böylesi bir belge ve arşiv yazarlar için paha biçilmez bir hafızadır. Yazar hiç kimseye ihtiyaç duymadan kendini aynada görebilme şansına sahip olur ve böylesi bir şans ve durum yazarın sanatta kat ettiği mesafeyi veya mesafeleri ölçüp biçme ve kendini değerlendirebilme açısından paha biçilmez bir veridir. Bu öz değerlendirme yazara hem bir kamçı olur hem de bir ceza; ucu, olumlu veya olumsuz bir şekilde yazarın her yerine dokunabilecek bir sonuç… Negatif tarafı yazarın yazarlıkla veya yazdıklarıyla ilgili ilk dönemlerini okurlardan veya eleştirmenlerden kaçırma şansının olmaması. Ben, böylesi bir şansızlığı kendi zaaf ve eksiklerimi daha iyi görebileyim diye kendi adıma şanslılık olarak görüyorum.

Bu kitapta yıllar önce Metin Aydın’nın benimle de yaptığı, yazarlık hayatımın ikinci röportajı var ve benim için çok ama çok kıymetlidir. Metin Aydın’nın bana sorduğu sorulara verdiğim cevaplara baktığımda ve kendimi her okuduğumda bazen hem kendimle övünüyorum hem de kendime acıyorum; kendime acımam şimdiki potansiyelime göre acemi, toy ve yetersiz hallerimdi, kendimle övünmem; bir yaratıcı ve üreticiydim artık, çünkü doğrusuyla yanlışıyla yazarlık yazgım ile ilgili zaman yolculuğuma çıkmıştım artık.

Söyleşiyi yapanın da işi zor ve ciddi, çünkü doğru ve gerekli soruları sormak zorunda, dolayısı ile yazarı ve eserini didik didik bilmek zorunda, hele hele bu zor ve zorlu bir yazar ise.

Söyleşi, okurun yazarı takip edip etmemesi ile ilgili kararını kesinlikle etkileyecek bir veridir. Söyleşi, edebiyat ile ilgili ise yazarın edebiyatta vardığı veya varabildiği edebi bir aşama verisidir, dolayısıyla bir çeşit edebiyattır da, çünkü yazara genelde edebiyat ile ilgili sorular sorulur ve yazar bir çeşit deneme diliyle cevap verir. Bazen eseri veya eserleriyle ilgili yorum yaparken hesapta olmayan ‘yeni yaratı, yeni yorum’ şeklinde edebi cümleler, paragraflar kurar; belki de farkında olmadan! Edebi eserinden örnekler sunar.

Söyleşiyi yapan raportör, sorulması gereken soruları sorduğunda biz yazarı sorulan sorular eşliğinde çeşitli yönleriyle daha iyi ve daha detaylı bir şekilde tanıyabilme fırsatını yakalarız.

Röportaj sorularının sanatsal kaygılar taşıması veya içermesi edebi anlayış ve kavrayış açısından çok ama çok kıymetlidir, yani söyleşi(röportaj) türünün yaratıcı bir özelliği de vardır. Dolayısı ile edebi bir röportaj bir haber değil, edebi bir üretimdir aynı zamanda. Edebi röportajın ilk örneği Fransız edebiyatı ile karşımıza çıkmıştır.

Röportaj, yazarı eseriyle ilgili daha geniş ve daha detaylı bir değerlendirme ve iç hesaplaşmaya iter. Tabii ki olması gereken sorular sorulmuş ise, çünkü maalesef ki bazı yazarlar sadece hoşlarına giden veya işlerine gelen soruların sorulmasını istiyorlar veya talep ediyorlar. Hatta işlerine gelmeyen röportaj taleplerine cevap bile vermiyorlar veya ret ediyorlar. Bu durumlar sosyal, inançsal veya siyasal konumlar yüzünden epey çetrefillidir, bazen herkes haklıdır veya hiç kimse…    

Röportaj esnasında yazarın eserinde öngöremediği veya hesaplamadığı sorularla karşılaşabilir, bu durumda yazar kendini ölçüp daha hızlı donatabilme şansını da elde edebilir, eksik ve zaaflarını görebilir, kendini donatabilme fırsatını değerlendirebilir. Bu arada yazar herhangi edebi bir soru ile ilgili dalıp zihin akışına kapıldığında çok daha derin ve detaylı anlam ve çağrışımlar yakalayıp yüzeye çıkarabilir, böylesi bir verimlilik kendi edebiyatının geleceği ile ilgili önemli bir katkıya, donanıma dönüşebilir.

Yaşıyor olsun veya olmasın ki bu hiç önemli değildir, çünkü yaşamayan yazarın eseri yaşıyordur… Fikri zikri ne olursa olsun elli beş yazar gibi muazzam sayıda yazar ve sanatçının edebi, sanatsal düşüncelerini bir arada veren bir eseri ben ilk defa okudum. Bu sayıyı bulan veya aşan bir söyleşi kitabı var mı onu da bilmiyorum. Bu kitap kendi alanında bir ilk olsa gerek.   

“Bu Bir Söyleşi Kitabıdır” çalışmasının yolu açık, okuru bol olsun.

Önceki makale Ey Sek İçilen Fikirler 8
Sonraki makale Nakşeylemin Dürtü

Gani Türk

Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunudur. 2001 yılında yayınlanmaya başlanan ve yayını iki yıl süren Ütopya Kültür Sanat Edebiyat Dergisi’nin kurucusudur. Daha önce Söylem, Damar, Ütopya, Roman Kahramanları gibi edebiyat dergilerinde şiir, deneme ve yazıları yayınlandı. Yayınlanmış “Cennetin Havarileri, Zamansız ve Hazan Kıyısında Aşk” isimli üç romanı mevcut.

BİR CEVAP BIRAK

Görüntü açıklaması

Güvenli alışveriş noktası

Hızlı ve güvenli ödeme