Ücretsiz Sevkiyat
Hızlı ve Ücretsiz Gönderin
Çevrimiçi destek
Nihai ve 7/24 Destek
3d Güvenli ödeme
Güvenli Çevrimiçi Ödeme
Hepsi Zamansızda
Güvenli alışveriş noktası
Hızlı ve güvenli ödeme
Hızlı ve Ücretsiz Gönderin
Nihai ve 7/24 Destek
Güvenli Çevrimiçi Ödeme
Hızlı ve güvenli ödeme
U’yandım.
Türk tiyatrosunun son sahnesi gibi değil.
Açtım işte gözümü saat çalmadan.
Ne yüzümü yıkadım ne dişimi fırçaladım.
Ne kahvaltıya oturdum ne çay yuvarladım.
Mont aldım vestiyerden, eşofman üstü çakması.
Ayakkabı buldum tek harf farkı ile üç yüzlük eksik.
Maske asılıydı geçirdim suratımdakinin üzerine.
Çift maske ile geziyoruz kendi yüzümüzden geriye.
Biraz adım attım biraz da emekledim.
Vara vara vardım bir hastane yoluna.
Filmler başladı, tahliller geldi ve bekledim birkaç yakını.
Bir ameliyathane önünde, süzüldü gözyaşları.
Yanıma oturmaları yasaktı normalde…
Oturacak izlenimi ile yürüdü bir adam.
Elinde, parlak ve taşlı bir el çantası…
Elinde, son salladığı elin hava boşluğu kaldı.
Eşi içeriye girdi yatay, adam yanıma yaklaştı dikey.
Oturdu ve başladı diğer eli ile çantayı okşamaya.
Fetişizmden uzaktı yaşananlar.
Pişmanlıklar gördüm ellerinde, itiraflar duydum.
Dünyanın en inançsız insanları dahi açıyordu ellerini.
İnsana, Allaha, neye güvendilerse o an…
Başlıyorlardı dileklerini saymaya…
İlk on beş dakika boyunca titredi bacakları.
Geçen gece sesini yükselttiği için pişman oldu.
Bir önceki sene evi terk ettiği için.
Aldattığı için ve daha da çok aldandığı için.
Doktorlar çıkmadı, bilgi alamadık.
Adını öğrenemedik, yoktu sanırım kimsesi.
Çok telefonum çaldı o sıralar.
Açmadım hiçbirini.
Arayanlardan bazılarını hatalı kaydettiğini anladım.
Düzeltmeye gerek kalmadı bir süre sonra.
Telefonun sahibinin haberi gelmişti çoktan.
Ne işim vardı orada?
Ölü bekliyorduk, ölüyorduk beklerken biz de.
Hayatın en ağır mekânları bu bahsedilenler.
Ameliyathane kapıları, morg çekmeceleri beklemeceler…
Mezarlar önünde gençlerimin kürek doldurma sekansları…
Bir düğün gibi değil.
Değil mi?
Makyaj yok, süs yok, beşeri hiçbir şey yok.
İnsandan ayrı.
Yıkanmamış yüzler, ütüsüz pijamalar, açlığını unutan karınlar…
Mezar faslı bitince aradım yanımda oturan adamı.
Hiç konuşmamıştık aslında.
Bir şekilde aldım demek numarasını.
İyi imiş karısı, başarmış cerrah denen uzman kasap.
‘Geçmiş Olsun’ dememiz gerek.
Onlar da tutturdu ki bir baş sağlığı vermek…
Ortak bir yerde buluşma kararı aldık.
Buluşmamamız gereken ortak bir konu bulduk.
Ameliyathane ile morg arası.
Çağırdık asansörü.
Yerin altında birinci katta bindik ona.
İkinci katta onlar geldiler.
Üçüncü katta dualar okundu.
Aynı anda hem geçmiş oldu hem de başlar sağ.
Hamileymiş beklenen kadın meğer.
Ameliyathane onu bilgeleştirmiş olmalı.
Kader arkadaşlığı başlatıldı.
Yerin altından, üstündekilere.
Gidenlerin isimleri, gelenlere verilirdi şehrimde.
Annem, okuduğu duaları anladı, annesinin dilinde.
Birinden giden can, diğerine hayat oldu dediler.
Ağladı ikisi aynı anda.
Birinin gözyaşı annesinin rahmine düştü.
Diğerininki babasının mezarına!
Tabutçu ile beşikçi kavgaya tutuştular mahallemde.
Döndüm onlara selam vermeden, eve.
Giydiğim pahalı giysileri çıkarıp attım yere.
Bu saatten sonra kim bağıracak ki bana?
Vakit geç olmuştu, yaşamaya değil.
Uyumak için geçmişti topal zaman.
Bir seccade serdim ‘ilk gece’ diye.
Birkaç lokma koydum ağzıma uyumak için.
Birkaç kadeh üzüm içtim son rekâtta.
Biraz Hafız okumak için aldım elime kitabını.
Eskimişti sayfaları.
Okuduğum ilk sayfayı kopardım.
Dörde katladım dıştan içe
Koydum cüzdanımdan en ön göze.
Uykumda, ziyarete giderim diye düşündüm.
Şehadet getirdim ne olur ne olmaz.
Eşhedü en la ilahe illallah…
Ya Rab, bu nasıl tezat bir dünya?