Görüntü açıklaması

Ücretsiz Sevkiyat

Hızlı ve Ücretsiz Gönderin

Görüntü açıklaması

Çevrimiçi destek

Nihai ve 7/24 Destek

Görüntü açıklaması

3d Güvenli ödeme

Güvenli Çevrimiçi Ödeme

Hepsi Zamansızda

Mağazaya git

Had/siz

Handan Kılıç
19 Mart 2023
Image Description

“Bu yaştan sonra” diye başladı cümlesine, gerisini dinlemedim. Oysa bir beş yıl önce ateşli tartışmalara girerdim. Her zaman kazanamazdım. Hatta karşımdaki bir laf cambazı ise zayıf noktamdan yakalayıp realist olduğum konulardan mevzuya girerek görünen çerçevemin sınırlarını hatırlatınca yumuşar, haklılığını kabul ettiğim bile olurdu. Fikri sabit biri olmadım hiç. Diretmem, aklıma yatarsa ikna olurum. Ama haddini bilmek önemli bir konudur. “Bu yaştan sonra” diye akıl vermek haddini aşmanın resmi ifadesidir. Artık bu hadsizlere pabuç bırakmıyorum. Dalgalanmalarım olmuyor değil. Yıllarca “Çerçevelenip duvara asılmış bir hayatın yansıması” olarak yaşadıktan sonra çılgınlık yapmak kolay mı? İnsan, hayatı ıskaladığını ancak gün gelip çerçevenin kenarına oturduğunda, ayaklarını sallayarak olan biteni izlerken fark ediyor. Ve bir anda “Hadsizlerin söyledikleri doğru mu? diye korkuya kapılıyor. Dedik ya, kolay değil çerçeveden sıyrılmak! Sudan çıkmadan balık bilir mi karayı? Kim hayat sandığı o normalden dışarı kolay kolay adım atar? Hangi balık kavağa tırmanmaya kalkar?

Çerçeveler rengarenktir. Dışarıdan bakınca hepsi işlevsel ve yerinde güzeldir.

Yangın Talimatnamesi ile bir mandala, yılların emeği diplomayla yağlı boya bir tablo aynı çerçeveyle sergilenmez duvarda. Yine de hepsinin bir çerçevesi vardır ve amacı etrafını çevirdiği nesneyi en iyi şekilde görünür kılmaktır. Tabi bu kadar çeşit gösterilecek meta varken genel geçer kurallar belirlemek gerekir. Normal/olur/vasat sınırları işte böyle çizilir. Sonrası mahalledeki çerçevecilerin işidir. Onlar da en normalinden birkaç alternatif sunarlar. “Bu böyledir” der nokta koyarlar. Her şeyi bilir çerçeveciler, hadsizce sınır çizer.

“Bırak dağınık kalsın” dersin bazen. “Bitmemiş bu, eksik” derler: “Bir çerçeve olsaydı!”

Ağzı olan konuşur, fikrini merak ettiğin susar da sevmediğin ot misali hemen yanında bitiverenler, başlar önerilere, niyet okumalara.

Sordum mu?

Hayır! Söylediklerinin bir önemi var mı? Hayır!

Bak, bu kulağımdan girdi, birkaç takla atıp güldürdü beni, sonra tekmeyi yedi. Hop diğer kulaktan dışarı.

“Bu yaştan sonraymış!”

Ayna dağıtmalı herkese, konuşurken bakması için. Özellikle de hadsizlerin krallarına. Kraliçeler sık sık bakarlar aynaya, içlerine, kalplerine, kurtlarla koşarken birbirlerine de. Bazen görürler içlerindeki kız çocuğunu, maskelerden soyunup yüzleştiklerinde.

Krallarınsa işi zor. Yolda buldukları ilk taşın üzerinde kala kalırlar çoğu zaman. Yorgunluk, zamansızlık bahanedir iç/dış yolculuklarına. Yine de aklı/izanı yerinde olanların şansı vardır, aynaya bakınca. İşte onlar “Kral çıplak!” diyen çocuğu duyarlar aynada. Doğru zamanda karşılaşırlarsa içlerindeki çocukla, kendilerine gelebilirler. İnsanoğlu zamanla anlar ki, iyinin içinde kötü, kötünün içinde iyi gizlidir. Kimse siyah ya da beyaz kalamaz. Uslu çocuklar akıllı, yaramazlarsa boş beleş değildir. Ve vaatler hep yalandır. Şirinler bile. İyi bir çocuk olunca değil özgür bir çocuk olunca görünür güzellikler. Hem zaten ormanda beyaz iç donla gezen mavi küçük adamları görmek için çerçevelere sıkışmaya gerek yok.

Yaşsızdır aslında hayat! Yaşansın diyedir. Gelecek gelir mi bilinmez. Geçmiş geridedir, değişmez. Öyleyse her anı kıymetlidir, çerçeveletip asmak için değildir. Uslu bir çocuk yetiştirmek marifet mi? Üç yaşındayken koca koca adamlar/ kadınlar gibi konuşmak, davranmak ideal mi? Bunları olgunluk diye tarif etmek o çocuğu öldürdüm demektir. Zaten ölüler kalıplara, tabutlara daha kolay girer. Saçlarına kurdeleler bağlayıp kırmızı ayakkabılar giydirince de ses etmezler. Yatırınca gözleri kapanan porselen bebekler gibi güzeldirler. Vitrine koy, seyret, dokunma, dokundurma. Çerçevelerler hepimizi küçükten, gururla asarlar duvara. Ara sıra tozumuzu alır, yerimizi değiştirir, okşar, bazen konuşur ama yine yerine asarlar. Belli aralıklarla da yenilerler, konsepte uydururlar. “Büyüdün artık, eskisi gibi olmaz, çocuk değilsin, bu sana yakışmaz, daha iyisi olmalı, en moderni seç, hayır artık yeni gelinsin, süslü bir şeyler al, hiç anneye bu yakışır mı, evlat dediğin böyle olur” diye diye yeni çerçeveler sunarlar insana. Bu değişimler sadece çerçevecilerin işine yarar. Asana da asılana da hep zarar. Öyleyse unutma! Cümleye “Bu yaştan sonra” ile başlıyorlarsa rengini solduracaklardır, sinsice kurulmuş tuzaklarla. Gül ve geç. Yoksa yerin hevesliler mezarlığı bu topraklarda. Hala konuşuyorlarsa ve kenarından bin bir emekle genişlettiğin çerçevende kalmalarını istemiyorsan “Hadsiz, haddi aşma” diyerek tekmeyi salla.

Önceki makale Göl Kitabesi
Sonraki makale Ruh Çürümesi

Handan Kılıç

Hukukçu, Yazar, Mandala Sanatçısı, Blog Yazarı, İletişim Fakültesi öğrencisi Seslenen yazılar adıyla podcast yapmakta, Hayat yazıyor ismiyle blog ve sosyal medya hesapları bulunmakta.

BİR CEVAP BIRAK

Görüntü açıklaması

Güvenli alışveriş noktası

Hızlı ve güvenli ödeme