Ücretsiz Sevkiyat
Hızlı ve Ücretsiz Gönderin
Çevrimiçi destek
Nihai ve 7/24 Destek
3d Güvenli ödeme
Güvenli Çevrimiçi Ödeme
Hepsi Zamansızda
Güvenli alışveriş noktası
Hızlı ve güvenli ödeme
Hızlı ve Ücretsiz Gönderin
Nihai ve 7/24 Destek
Güvenli Çevrimiçi Ödeme
Hızlı ve güvenli ödeme
Zeynep Çelik: “YAZMAYI KENDİMLE RANDEVULAŞMAK OLARAK DÜŞÜNÜYORUM”
Yazmak bir eylemdir haliyle, bir başkaldırı, bir serüven belki de… Dilden/sözden; yazıya/eyleme dönüşür düşünülen fikir. Yazıya dökülmeyen söz çok eskilerde olduğu gibi sözlü edebiyata dönüşmüyor artık(istisna yerler hariç) uçmaya çalışan söz bir yerlerde düşüp düştüğü yerde kalıp ölüyor, yok oluyor, çünkü bir kanadı yoktur sözün, kaldığı yerde unutuluyor. Yazıya dönüşmüş söz iki kanatlıdır, istediği zaman uçar/konar; kendini var etmiştir, belki de ölümsüz… Zamansız edebiyat ailemize emek veren, destek veren yazarlarımızın büyük çoğunluğunu genç yazar arkadaşlar oluşturuyor, hatta çoğunun henüz basılı bir kitabı bile yok ve kendi adıma söylemeliyim ki bu durum beni daha çok umutlandırıyor, heyecanlandırıyor, sevindiriyor. Geleceğin yazarlarıyla aynı çatı altında edebiyat dünyasına yelken açmak bana daha anlamlı geliyor. Sevgili Zeynep Çelik’in ilk kitabı (romanı) yayımlandığında sanırım ilk okuyanlardan biri de ben oldum. Roman, şu cümle ile başlıyor, “Ben kendi kendimin travmasıyım.” Romanı bitirir bitirmez röportaj sorularımı hazırlayıp gönderdim. Buyurun, iyi okumalar, Gani TÜRK:
Teşekkür ederim. Kitabı elime aldığımda; beklediğimi bilmediğim o şeye kavuşmuş hissettim kendimi. Vuslat. Özlemişim meğer.
Buna yetişmek denilir mi bilemiyorum ama çocukluktan beri kurguluyorum, evet. Sözlü olarak var olan kurgu dünyamın ilk dinleyicileri ailemdi, hikâyeler anlatırdım. Sonrasında rüyalarımı yazmakla adım attığım yazmak eyleminin de ilk okurları oldular. Bir biçimde sürekli yazan biriydim ancak, “Ne zaman bilinçli bir yazan oldum?” sorusuna dair bir an yok zihnimde. Bursa’da 2016 yılında başladığım Yaratıcı Yazarlık Atölyesi en somut adımım. Sadece yazdıklarımın değil okuduklarımın da oradan oraya savrulan ‘zannetmeler ’in dışına çıkıp biçim kazanması atölye ve hocam Hakan Akdoğan sayesinde oldu.
Yazmayı kendimle randevulaşmak olarak düşünüyorum. Kendimle buluşmayı seviyorum.
Okumak elbette en büyük etken. Çok ama nitelikli okumak. Bir de yazmanın da kendisi etkili oluyor bunun için. Belirli bir şeye hizmet etme duygusu gütmeden, sadece yazmak. Zamanla yazacaklarınız ve yazmayacaklarınız ayrışıyor, üslubunuz şekilleniyor.
Olmalı veya olmamalı diyemem. Kişiden kişiye değişecek bir durum bu. Benim içinse önce ne yazacağım şekilleniyor, not tutuyorum sürekli. Sonra bir bakıyorum yazılacağı zaman gelmiş ya da ortam hazır. Bunun yanı sıra birtakım ritüeller oluşturulabiliyor tabii. Ben o ritüelleri arama evresindeyim.
Kitabı roman atölyesinde yazdım. Her ders okumam gereken bir bölüm olmalıydı. Atölye beni disipline sokan bir alan oldu her zaman. Şekillenmiş kurguyu yazma eylemim daha uzun bir vakit alabilecekken böyle bir sistemin içinde zaman geçirmeden yazmış oldum. Yazma esnasında her türlü eleştiriyi alma fırsatım da olduğu için verimli bir süreçti. Bir kronoloji takip etmeden yazdım. Hatta yazdığım ilk bölüm, son bölümdü. Bir mezar kazıcıyı yazmaya karar vermemim sebebi de en önce o son sahneyi görmüş olmamdı.
Değinebileceğim en önemli nokta büyük beklentiler içine girilmemesi. Eğer yazmak bir yaşam biçimi haline gelmişse, emek veriliyorsa; değerini elbet bulur diye düşünüyorum.
Zamansız dergi hem içerik hem de kendine kattığı kalemler açısından ismine münhasır. Uğraşın, gözle görülür hale gelmiş bir örneği. Yer alıyor olmaktan mutluyum.
‘Zamansız’ın yazarlarına verdiğiniz değeri, ‘Yaşamadığım Bir Gün’e sahip çıkma biçiminizle kendi adıma hissetmiş oldum. Teşekkürle başladım, teşekkürle bitireyim. Çok kıymetli oldu benim için.